Blog

17 Ocak 2017

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Ergen ve Erişkin Tipi

 Prof. Dr. Selçuk Aslan 

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çocukluk ve ergenlik çağının en önemli davranıssal sorunlarındandır. Aileyi, okulu ve toplumu ilgilendiren, eğitim ve öğretimde başarı ve sonuçları etkileyen yaygın bir sorundur.

Dikkat eksikliği; Kişinin yaşına, sosyal ve kültürel özelliklerine oranla konsantre olmada güçlük çekmesi, unutkan olması dağınık  olması  İşlerini organize etmekte güçlük çekmesi Bir işe konsantre olduktan sonra basit bir uyaranla çok kolay dikkatinin dağılması Dikkat, sabır gerektiren işlerden kaçınması, sık sık basit dikkat hataları yapmasıdır (Klaus, 2005), (Ercan, 2012).

Hiperaktivite; kişinin yaşına göre çok daha hareketli, aceleci veya aşırı konuşkan olmasıdır. Aynı anda birden çok konuya ilgi göstermesidir. Çocukların erişkinlere oranla çok daha hareketli olması doğal olmakla birlikte, bir çocuğun ve ailesinin yaşamını etkileyecek denli hareketli olması hiperaktivite bozukluğunun belirtisidir. konudan knya gecme, maymun istahlı olma, sürekli hızlı düşünceler ve hızla değisen duygular içinde olma izlenir. zaman yöntemi yapmakta zorlanır cok fazla plan ve isi bir arada yapmaya calısır.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu dikkat sürdürülmesinde biyolojik kaynağı olan bir eksiklik olarak tanımlanmıştır. Dikkat eksikliği bozukluğu istemli olarak ortaya konan sorun dedğildir. Dikkat eksikliği bozukluğu esas olarak beynin yönetim sistemlerindeki kimyasal bir sorundur. (Brown, 2009)

Dikkat  eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu üç temel belirtiden oluşan bir sorundur.

Dikkat eksikliği
Aşırı hareketlilik
Dürtüsellik  (aşırı tepki vermek, sonuçlarını düşünmeden harekete geçmek,dürtülerini kontrol edememek)

Bu belirtiler, davranış bozukluklarına, evde ve okulda uyum güçlüklerine, öğrenme bozukluklarına yol açabilir. Sonuç olarak da okul ve yaşamının her alanında kişinin başarısı düşebilir. (Semerci; Turgay, 2007)

Dikkat, konsantrasyon, hareketlilik ve dürtü kontrolü alanlarındaki sorunlarla karakterize olan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocukluk çağının en sık görülen psikiyatrik bozukluklarındandır. Tedavi edildiği zaman sağlanan belirgin düzelme, tedavi edilmediğinde psikiyatrik ve sosyal sorunlara yol açması, zaman ilerledikçe hastalığın tanınmışlığının artmasına rağmen etiyoloji ve patofi zyoloji hakkındaki kısıtlı bilgiler hastalığa olan ilgiyi artırmaktadır (Kayaalp, 2008).

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu toplumda yaklaşık olarak % 5-7 gibi çok yüksek bir oranda görülen tıbbi bir hastalıktır. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çocukluktan başlar ve çok sıklıkla (% 60 – 70) erişkinliğe kadar sürer (Ercan, 2012).

Bu bozukluğun görüldüğü çocuklar, bir amaca yönelik olmayan aşırı hareket içindedirler. Parmak ve el ile ilgili hareketlerinde koordinasyon bozukluğu ve beceri yetersizliği belirgindir (Cirhinlioğlu, 2010).

Genel olarak dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun nedenlerinden söz edecek olursak aşağıdaki nedenler karşımıza çıkmaktadır.

Genetik
Ailesel özellikler
Nörolojik Faktörler
Çevresel biyolojik etkenler
Psikososyal etmenler

 

GENETİK

Dikkat  eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu kalıtsal ya da bir travma sonucu sonradan kazanılmış olabilir. Ancak temel olarak dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin kalıtımsal bir rahatsızlık olduğu konusunda pek çok kanıt vardır. Genetik bilimindeki son çalışmalar dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin ailede ortaya çıktığını kesinlikle göstermiştir. Kişiye kalıtılan miras onun ileride dikkat eksikiği ve hiperaktivite bozukluğuna sahip olup olmayacağı konusunda en önemli belirleyicidir. Ancak kalıtım dışında bazı biyolojik faktörler de genetik yapıyla etkileşime girerek dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin ortaya çıkıp çıkmamasında etkili olurlar. Bu etkenler arasında en önemlisi annenin gebelikte sigara, kurşun gibi bazı toksik maddelere maruz kalmasıdır (Ercan, 2012)

 

AİLESEL ÖZELLİKLER

Bir bozukluk veya özellik genetik olarak kalıtılıyorsa aynı ailede o özelliğin normal toplumdan daha fazla görülmesi gereklidir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu normal toplumda yüzde 5-10 oranında görülen bir bozukluk olmasına karşın dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan bireylerin birinci derece akrabalarında yüzde 10-35 oranında görülür. Kardeşlerden birisinde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu varsa diğerinde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olma olasılığı ise yüzde 32 dolaylarındadır. Daha çarpıcı olan, anne babadan birisinin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olması durumunda çocuğun dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olma olasılığının yüzde 50 olmasıdır. Yani dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ailesel kürelenme göstermekte ve akrabalık derecesi yakınlaştıkça dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu görülme olasılığı artmaktadır (Ercan, 2012)

 

NÖROLOJİK etkenler

Beyin görüntüleme çalışmaları  dikkat eksikliği ve hiperaktivitede çok önemli biyolojik bozukluklar ortaya çıkarmıştır. Turgay 1998

Birçok nörolojik nedenden bahsedilmekle birlikte üzerinde en çok durulanlardan biribeyin hasarıdır. Bu hasarlar, hamilelik ya da doğum sonrasında olabilir. Ama her çocukta yaşanan bu tür bir sorun yoktur. Buna rağmen eyinde çeşitli  yapısal ve işlevsel sorunlar olduğu görülmektedir. (Semerci; Turgay, 2007)

Bu farklılıklar şu şekildedir;

Beynin çeşitli bölgelerinde hacim azalması (prefrontal,striatal,cerebellar bölge)
Özel bir bölgeden çok tüm beyinde bozukluklar vardır.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu bir hacim azlığı ve nörotransmitter yoksunluğu bozukluğu gibi görünmektedir.
Biyolojik bozukluklar kalıtım çalışmalarını doğrularken diğer yandan da dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun tıbbi bir bozukluk olduğunu ve ilaç tedavisinin gereklerini doğrulamaktadır. (Semerci; Turgay, 2007)

 

ÇEVRESEL BİYOLOJİK ETKENLER

Annenin gebelik döneminde sağlık durumunun kötü olması, iyi beslenememesi, vücutta aşırı ödem birikmesi ve tansiyon yüksekliği, belirtileriyle giden eklampsi adı verilen gebelik hastalığını geçirmesi, doğum öncesi kanama, uzun süren ve zor geçen doğum dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile ilişkili bulunmuştur. Annenin gebelikte sigara alkol kullanması veya yoğun sigara dumanına maruz kalması da dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu oluşumunda etkilidir. (Ercan, 2012)

Hamileliğe ilişkin risk etmenleri arasında anne yaşının genç olması, hamilelik sırasında ilaç,alkol ve sigara kullanımı, annenin hasta olması, tansiyon yüksekliği gibi olgularla giden sorunlarla hastaneye yatmış olması sayılmaktadır. Ayrıca anne karnında strese maruz kalmak,doğum eyleminin süresinin uzaması, zor doğum ve bebeğin doğum sonrasında travmaya uğraması,düşük doğum ağırlığı, prematüre bebeğe ilişkin oluş nedenleri arasında düşünülmektedir. (Semerci; Turgay, 2007)

Başta kurşun olmak üzere ağır metallere sürekli bir biçimde maruz kalmak da dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu oluşumunda etkilidir.Fenobarbital ve fenitoin gibi bazı epilepsi ilaçları da dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun belirtilerinin oluşumuna ya da şiddetlenmesine yol açabileceği öne sürülmüştür. (Ercan, 2012)

 

PSİKOSOSYAL ETMENLER

Otoriter, ilgisiz, aşırı hoşgörülü ana-baba tutumlarının ve sosyo ekonomik düzey düşüklüğünü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna neden olabileceği konusunda yaygın inanışlar bulunmaktadır. dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun kalıtımsal ve biyolojik nedenlerden kaynaklandığı konusunda çok sayıda bulgu vardır. Ancak anne-baba tutumlarının dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile hiçbir ilgisi yoktur denilemez. Yıkıcı ve saldırgan davranışlar,büyük bir olasılıkla olumsuz aile içi iletişiminin bir sonucudur  (Selçuk, 2000).

Ailelerin tutumlarının dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda bir nedenden çok, bir sonuç olduğu düşünülmüştür. Sorunlar nedeniyle bunalan aile yanlış tutumlar sergilemekte, bu durum bulguların şiddetlenmesi veya başka sorunların eklenmesine yol açmaktadır. Çünkü tedavi sonrasında aile tutumları değişmektedir. (Semerci; Turgay, 2007)

 

HİPERAKTİF ÇOCUĞUN YAŞAM DÖNGÜSÜ

Gebelik:  çok tekmeleme, sürekli dönme

1 yaş :     Aşırı hareketlilik, zor uyuma, zor yeme, çok ağlama

3 yaş:      Yürümeden koşar, sürekli karıştırır, alış verişe gidilmez

4-5 yaş:   Dur durak bilmez, çok konuşur, kreşte şikayet,  bir  oyundan ve oyuncaktan hemen sıkılma

6 yaş:      Oyun ve faaliyetleri sürdürememe, inatçılık, tutturma, çok hareketli

7 yaş:      Zor ödev yapma, derste oturamama, çok konuşma, sürekli bir şeyleri kaybetme, ter içinde kalma

 

Çocukluk Ve Okul Sorunları

Televizyon ve pc aşırı düşkünlük, çabuk sıkılma ,derste çok konuşma, hep önüyle arkasıyla alakadar olma, en ufak bir olayın hemen içinde olma, ders başarısında feci düşüş, okuldan kaçınma, içe kapanma, aileyle çatışmalar.

 

Ergenlik ve Kimlik Bocalamaları

Daha yoğun kimlik bocalamaları; ani tepki göstermeleri, düşünmeden karar alıp uygulamaya çalışma, kolay öfkelenmeleri, uzun süre dikkatlerini toplayamamaları, anne baba ve öğretmenlerin tepkilerinde artış, benlik saygısında düşüş, geleceğe yönelik umutlarda zedelenme. Bu dönemde depresyon ve kaygı bozuklukları ortaya çıkabilir ve bu durum dikkat ve davranış sorunlarını artırabilir.

 

Yetişkinlik

İçsel huzursuzluk, bir yerde oturmaktan ve beklemekten aşırı sıkılma, zamanı kötü kullanma, erteleme davranışı, çabuk sinirlenme, ani iş değişiklikleri yaşama, toplantılarda kopup kopup dalma.

 

TANI ÖÇÜLÜTLERİ  DSM IV-TR

DİKKATSİZLİK

EN AZ 6 AY SÜREYLE EN AZ 6 SI BULUNUR.

1. Çoğu zaman dikkatini ayrıntılara veremez: okul ödevlerinde,

işlerinde ya da diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapar.

2. Üzerine aldığı görevlerde ya da oyunlarda dikkatini sürdürmekte güçlük çeker.

3. Onunla konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi görünür.

4. Yönergeleri izleyemez ve okul ödevlerini, ufak tefek işlerini

tamamlayamaz.

5. Üzerine aldığı görevleri ve etkinlikleri düzenlemekte zorluk

çeker.

6. Uzun süreli zihinsel uğraş gerektiren etkinliklerden kaçınır,

bunları sevmez ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir.

7. çoğu zaman üzerine göre ya da etkinlikler için gerekli olan şeyleri kaybeder. (Örn: Oyuncaklar, okul ödevleri, kalem, silgi vb.)

8. Dikkati dış uyaranlarla kolayca dağılır.

9. Günlük etkinliklerde çoğu zaman unutkandır.

 

HİPERAKTİVİTE

EN AZ 6 AY SÜREYLE EN AZ 6 SI BULUNUR.

10. Çoğu zaman elleri ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanır durur.

11. Sınıfta veya oturması beklenen diğer durumlarda oturduğu yerden kalkar.

12. Aşırı düzeyde koşuşturup durur ya da tırmanır.

13. Sakin bir şekilde boş zamanlarını geçirme, etkinliklere katılma ya da oyun oynama zorluğu vardır.

14. Çoğu zaman hareket halindedir ya da bir motor tarafından

sürülüyormuş gibi davranır.

15. Çoğu zaman çok konuşur.

 

DÜRTÜSELLİK

16. Çoğu zaman sorulan soru tamamlanmadan önce cevabını

yapıştırır.

17. Sırasını beklemekte güçlük çeker.

18. Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer.

……………..

DEHB ‘NA EŞLİK EDEBİLEN BOZUKLUKLAR

Dikkat eksikliği bozukluğu olanlarda başka bir psikiyatrik bozukluğun veya öğrenme bozukluğunun olma olasılığı, diğer pek çok insana kıyasla altı kat daha fazladır. Dikkat eksikliği bozukluğu genellikle diğer bozukluklar ile beraber görülür. Dikkat eksikliği bozukluğu karmaşıktır. Sendrom birden fazla bilişsel işlevde birden kronik bozukluk içerir. Ayrıca bu sendromu taşıyanlar, genellikle öğrenme, duygu düzenlemesi, sosyal işlevsellik veya davranış konularında sorunlara da sahiptir. (Brown, 2009)

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda en sık görülen diğer bozukluklar şu şekildedir;

Karşı olma karşı gelme bozukluğu
Endişe bozukluğu
Davranım bozukluğu
Tik bozukluğu
Depresyon
Hipomani

 

Karşı Olma Karşı Gelme Bozukluğu

İnatçılık, öfke patlamaları, denetimini kaybetme, yetişkinlerle tartışma, itaati reddetme, kasıtlı olarak başkalarını taciz etme davranışlarıyla karşımıza çıkar.

Karşı olma kaşıt gelme bozukluğunun karakteristik belirtileri, çoğunlukla aşırı derecede olumsuz duygusal tepkilerin varyantları ve bunların davranışsal ifadeleri şeklinde görülmektedir. Bunlar arasında sıkça parlamalar, yetişkinlerle tartışma veya itirazlar, başkalarına sinirlemek ve başkalarını suçlamak, alınganlık, kızgınlık, kin gütme ve öç alma sayılabilir.

Karşı olma karşı gelme bozukluğu bulunanların sosyal bozuklukları, aileler, kardeşler ve akranlarla olan ilişkiler dahil olmak üzere sosyal işlevselliğin bütün alanlarına etki eder. (Selçuk, 2000).

 

Endişe Bozukluğu

Korku, belirli durumlardan kaçınma, fobiler, karın ağrısı, baş ağrısı, nefes darlığı, obsesif davranışlar şeklinde kendini göstermektedir.

Endişe bozukluklarının pek çok çeşidi vardır. Bunlar; ayrılık kaygısı, belirli fobiler, sosyal fobi, panik bozukluğu, genel endişe bozukluğudur.

Ayrılık kaygısı; çocuğun evinden veya kendisi ile bir bağa sahip olan insanlardan ayrıldığı ya da ayrılacağını düşündüğü zaman duyduğu aşırı derecedeki endişedir. Çocuk kendisine birincil olarak bakan kişilerden ayrılma olasılığından dehşete kapılır, kısa süre için dahi olsa onun yerini alacak başka bir bakıcıyı kabul etmekte büyük bir zorluk yaşar.

Belirli fobiler; bir bireyin genel olarak olağan dışı bir kaygıya sahip olmamakla birlikte, belirli bir durumla yüz yüze geldiği zaman çok fazla korkması demektir. Örneğin bir köpekle, yılanla veya örümcekle karşılaşma; karanlık bir odada tek başına uyumak; bir asansöre girmek veya uçakla uçmak.

Sosyal fobi; başkaları ile etkileşim kurarken veya onlar için bir şey yaparken mahcup olacağına ilişkin duyulan yoğun ve abartılı bir korkudur.

Panik bozukluğu; karakteristik olarak yineleyen panik ataklar; ortada gerçek bir tehlike veya tehlike beklentisi yokken birdenbire ortaya çıkan kısa fakat dehşet verici korku krizleri şeklinde görülür.

Genel endişe bozukluğu; kötü bir şeyin olacağına dair daha yaygın ve daha ısrarcı bir kronik endişe ve korkulu beklenti örüntüsüdür. Bu bozukluğa sahip olan bireyler her gün sık sık olası sorunları ve tehlikeleri endişe içerisinde bekleyerek uzun süreler geçirirler. (Brown, 2009)

 

Davranım Bozukluğu

Başkalarına karşı süreğen saldırganlık, yıkıcı davranış, hilekarlık veya hırsızlık, ciddi ve süreğen kural ihlali sıklılkla görülür.

DSM 4 davranım bozukluğunu karakterize ederken belirtileri dört kümede toplar;

İnsanlara ve hayvanlara karşı saldırganlık
Mala zarar verme örneğin kasıtlı yangın çıkarma
Yalan söyleme veya hırsızlık

13 yaşından önce okuldan kaçma veya evi terk etme gibi ciddi kural ihlalleri. (Brown, 2009)

 

Tik Bozukluğu

En az bir yıl süreyle sürekli tekrarlayan, en belirgin şekilde kronik sesli veya motor tikleri ile karakterize edilen bir bozukluktur. Bo motor tiklerin arasında gözlerin tekrarlayan şekilde kısılması, burun seğirmesi, yüz buruşturma, ağız açma veya omuz silkme sayılabilir. Bazen bir dirseği kaldırmak ve döndürmek gibi daha karmaşık hareketlerle karşılaşılabilir, fakat basit tikler daha yaygındır. Sesli tikler arasında boğaz temizleme, burun çekme, burundan soluma veya başka tekrarlayan sesler sayılabilir. (Brown, 2009)

 

Depresyon

Sürekli ağlamaklı bir halde olma, içe kapanma, uyku düzeninin bozuk olması, dikkat eksikliği, iştah kaybı, kendini değersiz hissetme, ilgi kaybı davranışlarını göstermedir. (Selçuk, 2000)

Bebeklerde mutsuzluğu gösteren en iyi belirti bebeğin çevreye ilgisini yitirmesidir. Çocuklarda mutsuzluğun ifadesi çoğunlukla davranışlarladır. Hiçbir şeyden mutlu olamama sürekli bir mızmızlık ve yakınma durumu, az gülüp çok ağlama, oyunları sürdürememe ve arkadaşlarıyla geçinememe çocukların mutsuzluklarını gösterme davranışlarıdır. (Ercan, 2012)

 

Hipomani

Mutlulukta artış, gösterişte artış, değişen düşüncelerde artış, uyku ihtiyacında azalma, zevk veren aktivitelerde artış ve bunun zarar verici boyuta ulaşmasının söz konusu olduğu bir bozukluktur. Bu tür nöbetler uzunluğu değişen aralıklarla büyük depresyon atakları ile yer değiştirebilir. Manik ve depresif duygu durumlar arasındaki geçişler belirli bir nedene bağlı olmaksızın gerçekleşebilir. Bu kişiler madde kullanımı ve intihara karşı daha büyük bir risk taşırlar. (Brown, 2009)

 

Öğrenme Bozuklukları

Konuşulan dil

Konuyu kendi seçmişse spontan olarak çok konuşur. Düşünmesi, özetlemesi, düzenlenmesi gereken yanıtlarda güçlük çeker; daha az konuşur ve konudan konuya atlayarak cevap verir. Fikirlerini düzenlemekte güçlük çeker ve işleme hızındaki yavaşlıktan dolayı sınıfta konuşmakta isteksizdir.

Yazılı dil

Yavaş okur ve yazar, ödevini tamamlamak uzun zaman alır, daha az yazılı iş üretir. Özet yazmada güçlüğü vardır;fikirlerini düzenlemekte zorlanır ve onları uygun sırada ifade edemez. yazıdan ya da başlıktan fikir oluşturmada güçlük çeker. Yazılı sınavın yanıtları, konuların tartışılması,özetler kısa olabilir.

İşleme hızı

Bilgiyi işlemede yavaşlık: yavaş okur, yazar ve cevap verir; ev ödevini sınıf çalışmasını ve testleri tamamlamak iki kat zaman alabilir; yanıtları kontrol etmek için zaman yetmez. Olayları yavaşça hatırlar. Matematk işlemleri, cebir formülleri, yabancı diller, tarihi olaylar ve zamanları, dil bilgisi kuralları gibi bellekte depolanan bilgileri kolaylıkla geri çağıramaz.

Matematik

Basit matematik işlemleri otomatik olarak yapmakta güçlük,yavaş hesaplama: çarpım tablosu, bölme, ekleme, çıkarma gibi basit matematik işlemlerini kullanmakta ve hızlı bir biçimde hatırlamakta güçlük yaşar.

Dinleyerek kavrama

Yönerge izlemede güçlük:  uzun sözel yönergeleri karıştırır, işitmeyebilir veya öğretmenin dersinin arasından ev ödevini seçemez. Ana noktaları kaybeder;not alırken ana noktaları belirlemekte güçlük çeker.

Okuyarak kavrama

Okuduğunu anlamakta ve hatırlamakta güçlük çeker; tekrar okumak zorunda kalır; uzun okuma parçalarında zorlanır. Okurken hatalar yapar; sözcük cümle veya satır atlar; okuduğu yeri kaybedebilir.  Okuduğu parçadan anahtar olayları belirlemekte ve hatırlamakta güçlük çeker.

 

DEHB DA TEDAVİ

İlaç

Dikkat eksikliği bozukluğu sendromu temel olarak beyindeki kimyasal bir sorun olduğu için, sebep olduğu sorunları hafifletmek için en etkin yolun beyin kimyasındaki ilgili yönler ilaç tedavisi ile yardımcı olmaya çalışmak akılcı bir yol yaklaşım olarak gorulmektedir. Diğer ek tedaviler epeyce yarar sağlayabilir, fakat hemen hemen daima dikkat eksikliği bozukluğu sendromunun en etkili tedavisi iyi yönetilen ilaç tedavisidir.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun tedavisinde kullanılan temel ilaç grubu stimülanlardır. Stimülanlar arasında çok araştırılmış olanı ve ilk tedavi seçeneği olarak tercih edileni metilfenidattır. (Ercan, 2012)

………………..

Kaynaklar:

Seminer konusu olarak hazırlayan Perihan KILIÇ

Ercan, E.S. (2012)Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu. İstanbul:Doğan Kitap

Cirhinlioğlu, F.G. (2010) Çocuk Gelişimi Ve Ruh Sağlığı. Ankara :Nobel yayın

Selçuk, Z. (2000) Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktif Çocuklar. Ankara: Pegem A Yayıncılık

Şimşek, R. (2009) Dikkat Dağınıklığını Önleme El Kitabı. İstanbul: İmleç Kitap

Tunca, Ö. Ö., Kılıç, G. (2005) Yaratıcı Ve Görsel Etkinliklerle Uygulamalı Dikkat Geliştirme. İstanbul: Ya-pa yayıncılık

Semerci, B., Turgay, A.(2007) Bebeklikten Erişkinliğe Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu. İstanbul: Alfa Yayıncılık

Dündoğdu, b. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Ve Özel Öğrenme Güçlüğü Derneği Eğitim Serisi. Ankara: Şafak Yayıncılık

Klaus, H. G. Çocuklarda Dikkat Eksikliği. İstanbul: Ekinoks Yayıncılık

Siyez, D. M. (2012) Pdr’de Kaynak Tarama Ve Rapor Yazma. Ankara: Pegem akademi yayınları

Brown, T. E.(2009) Dikkat Eksikliği Bozukluğu. Ankara: Odtü Yayıncılık

Kayaalp, L. (2008) Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu. İstanbul üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Türkiye’de Sık Karşılaşılan Psikiyatrik Hastalıklar Sempozyum Dizisi No:62 S:147-152

Özmen S. (2010) Okulda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 2, ss.1-10.

Prof. Dr. Selçuk Aslan

Psikiyatrist  ve Psikoterapist

Kaynaklar:

Ertuğrul Köroğlu Psikiyatri Temel Kitabı 2005

Nevzat Yüksel Ruhsal Hastalıklar 2010

Orhan Öztürk. Ruhsal Bozukluklar 2001

Ruhsal Sorunlar ve Tedavileri
One Comment
  1. Söz

    Söz, sana “bendensin öyleyse benimsin” miş gibi değil,”bendensin ama seninsin” diye davranacağım.

    Söz, seni şahsi mutluluğum için bir “araç ve nesne” olarak görmeyecek,senin mutluluğunun “sana göre” liğine saygı duyacağım.

    Söz, gözlerin benimkilere benziyor diye benimgibi görmeni istemeyecek, uzak ve duru görüşlü olmanı dileyeceğim.

    Söz, kafanı kendi doğrularımla şekillendirmeye çalışmayacak,doğrularını bulma yetini geliştirmene yardımcı olacağım.

    Söz, yaptıklarını bana göre iyi-kötü olarak yargılamayacak, eylemlerinin sözlerine, sözlerininde özüne uygun olup olmadığı ile ilgileneceğim.

    Söz, hatalarının karşısında sanki kendim “hatasızmışım” gibi suçlayıcı davranmayacak senin kendinin hata olarak kabul ettiklerine o gözle bakacağım.

    Söz, senin için dünyanın en zor şeyini,sana “söz söylemeyi” değil,sözlerini dinlemeyi,akıl vermeyi değil “anlamayı” deneyeceğim.

    Söz, çok küçük olduğunda bile doğanın seni içsel bir bilgiyle donattığını hatırlayacak, seni hiç küçümsemeyeceğim.

    Söz, senden büyüğünüm diye “hak olarak” saygı beklemeyecek,”hak ederek” saygını kazanmaya çalışacağım.

    Söz, dış dünyadaki başarılarından çok iç dünyandakilerle,okul karnenden çok duygu karnenle ilgileneceğim.Çünkü insanı mutlu kılanın “not” yüksekliğinden çok “duygu yüksekliği” olduğuna hala inanıyorum.

    Söz, seni sana ihtiyacım olduğu için sevmeyeceğim, seni sevdiğim için sana ihtiyacım olacak.

    Söz, anlaşmazlığa düştüğümüz durumlarda, kendi tezimi kabul ettirebilmek için daha deneyimli olduğumu öne sürerek sana rağmen seni iknaya çalışmayacak,beni üzmemek adına yada benim hatırım için doğrularına ters düşmene neden olmaya
    cağım.

    Söz, senin “hayırlı evlat” olmadan önce “hayırlı insan” olmanı dileyeceğim. Çünkü ancak hayırlı insanların kendilerine ve etrafındakilere hayrı olabilir.

    Söz, omuzlarına senden beklentilerimin ağırlığını yüklemeyecek, kendinle ilgili beklentilerinle başa çıkman için sana omuz vereceğim.

    Söz, hayattaki amacının “kendi hayat hikayeni gerçekleştirmek” olduğunu unutmayacak, senaryonu kendim yazmaya kalkışma gafletine düşmeyeceğim.

    Söz, ruhun özgür olsun diye yüreğine suçluluk duygusu,kafana yetersizlik inancı ekecek her türlü davranış ve sözden kaçınmaya çalışacağım.Çünkü ancak özgür ruhlar hayatı sevebilir ve ancak hayatı sevenler mutlu olabilir.

    Söz, korkularına büyük bir ciddiyetle saygı duyacağım.Çünkü ancak “yüzleşilmiş korkuların” seni cesur kılacağını biliyorum. Çünkü cesur olmak korkmamak demek değil, korkuya rağmen yapmaktır.

    Söz,seni hayal kırıklıklarımın onarıcısı,geleceğimin sigortası,eksikliklerimin tamamlayıcısı, yaşamamışlıklarımın yaşayıcısı, hatalarımın telaficisi, eğriliklerimin doğrultucusu,yenilgilerimin muzafferi olarak görmeyecek, gönlünde yatan aslan, hayat filminin başrol oyuncusu, hayat romanının kahramanı, hayat tablonun ressamı olman için elimden geleni yapacağım.

    Söz, sana hayattaki en değerli şeyin, bilginin edinimi ve kullanımı için her zaman öğrenci olmayı tavsiye edeceğim. Çünkü “sadece öğrenen büyür” demiyorum, öğrenen gelişir,öğrenen yetkinleşir, öğrenen yenilenir, öğrenen değişir, öğrenen ustalaşır, öğrenen evrilir,öğrenen dönüşür, öğrenen erişir.Ve hayat dur-duraksız erişim değilse nedir?

    Söz, seni hayat atelyesinde bir usta olmaya teşvik edeceğim,çünkü hayat ustaları sever ve ustalar şüphesiz hayatı ileri götürenlerdir.

    Söz,”seni sevmemi istiyorsan” diye başlayan cümlelerle bir şartname koymayacağım önüne, çünkü şartlı sevginin gerçek sevgi olduğuna inanmamaya devam edeceğim.Sevgimizin tek şartı birbirimize her koşulda saygı duymak olmalı.Çünkü ancak saygının koruduğu sevgi adil ve arınık olabilir.

    Söz, başına kötü bir şey gelmesi endişesini her hissedişimde yapacağım ilk şey seni hayattan uzak tutmak olmayacak. Çünkü biliyorumki uzaktan hayatlar yaşanmaz, seyredilir.Ve mezarlıklar yaşanmamış hayatlar meskenidir.Ancak “hakkıyla yaşanmış hayatlar” ölümü aşarlar.

    Söz, hayatta girişken bir tutum önereceğim sana,ama “dikkatsiz” değil,”gözükara” ama “körlemesine” değil,”cesur” bir hayat ama “tedbirsiz” değil,”özgür” ama kesinlikle “sorumsuz” değil, “zengin” ama “açgözlü” değil,”değişken” ama “tutarsız” değil,”planlı” ama tabiki “sınırlı” değil, “uyumlu” bir hayat “silik” değil, özelliklede “saygılı bir tutum” yalnız insana değil tüm canlı hayata ama asla “itaatkar” değil, “yenilikçi” ama “taklitçi” değil,”akılcı” ama “ruhsuz” değil,var olana şükreden bir tutum ama “daha iyi”den vazgeçen değil,”idealist”,evet evet idealist ama “hayalperest” değil, “asi” ama “arsız” değil,savaşçı bir tutum “doğru” adına ama, mutlaka ve mutlaka “barış düşmanı” değil.

    Sözün kısası yavrucuğum, sözün özü şu ki,seninki benimkinden “İLERİ” bir hayat olsun dilerim…

    Dr. Halit Baz

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.