Blog

12 Ocak 2017

Cinsel İsteksizlik

Her insanoğlu bir derecede üreme yeteneği ve soyunu sürdürmek üçün üreme güdüsü ile donatılmıştır. Buna karşın bu güdünün derecesi her bir insanda aynı değildir.

Doğurganlık ve üretkenliğin aynı olmaması gibi cinsel dürtü de her insana da aynı derecede dağıtılmamıştır.  Nasıl ki insanların farklı kişilikleri ve özellikleri var ise cinsel arzu ve davranışları da eşit değildir. Bu nedenle cinsel yaşam ve ilişki her bir evli çiftte farklı bir sıklık ve seyir gösterebilir.

Özet: 

Cinsel İsteksizlik, uzun süreli ilişki sürdüren evli çiftler arasında sık karşılaşılan önemli bir sorundur. Her insanoğlu bir derecede üreme yeteneği ve soyunu sürdürmek üçün üreme güdüsü ile donatılmıştır. Cinsel güdü ve istek sadece üreme amacı ile değil insanların yaşadığı beğeni ve aşk yaşantısının sonucu gelişir ve iki kişi arasında doyurucu bir ilişki yaratma işlevi de sağlar. Buna karşın bu güdünün derecesi her bir insanda aynı değildir. Kimileri için aşk ve şefkat cinsel yaşantı için bir araç iken, kimileri için ise cinsellik şefkat ve aşk duygusunu yürütmek için bir araçtır.

Bu yazıda cinsel isteksizlik ruhsal nedenleri, evlilik ve kişilik özellikleri ile ilişkileri ve çözüm yolları ele alınmıştır.

 

Cinsel İsteksizlik ve Nedenleri

Bu yazıda cinsel terapilerde kullanılan teknik ayrıntılara girmeden cinsel isteksizlik nedenleri ve çözümü için bir giriş niteliğinde çerçeve oluşturulmuştur.

Her insanoğlu bir derecede üreme yeteneği ve soyunu sürdürmek üçün üreme güdüsü ile donatılmıştır. Buna karşın bu güdünün derecesi her bir insanda aynı değildir.

Doğurganlık ve üretkenliğin aynı olmaması gibi cinsel dürtü de her insana da aynı derecede dağıtılmamıştır.  Nasıl ki insanların farklı kişilikleri ve özellikleri var ise cinsel arzu ve davranışları da eşit değildir. Bu nedenle cinsel yaşam ve ilişki her bir evli çiftte farklı bir sıklık ve seyir gösterebilir.

Buna karşın normal zekâ ve normal gelişmişlikte bir ruhsal yapı gösteren her insan da, yani ağır bir ruhsal bozukluk göstermeyen, şizofreni, zeka geriliği, yaygın gelişimsel bozukluk, otizm gibi gelişimsel bir ruhsal hastalık sergilemeyen insanların belirli bir derecede cinsel istek yaşamaları beklenir.

Cinsel arzu, içgüdüsel bir dürtü olarak kabul edilmekte. Arzu duyma erkek ve kadını cinsel uyarıya karşı hazırlar. Cinsel istek duyma hem duyum, hem duygu, hem de bir zihinsel imgeleri ve düşünceleri içeren bir olaydır. Beyinde belirli nörofizyolojik temelleri olan bir motivasyon kaynağı ve içgüdüsel bir durum olarak kabul edilegelmiştir (HS Kaplan 2000).

Cinsellik iç ya da dış bir uyaranla başlayabilen bir istek uyarılma ve cinsel eylemle devam edebilen bir öznel yaşantıdır.  Kişiden kişiye çok farklılık gösterir, cinsel yaşantıda fantezi kurma önemli bir basamaktır. Bu erkekler için bazen kadının bir bölgesini ya da bir cinsel ilişkiyi, pornografik bir sahneyi hayal etme şeklinde olabilirken kadınlar için hoşlandığı bir erkek arkadaşı ile mum ışığında bir akşam yemeği gibi hazırlayıcı fanteziler şeklinde olabilir. Çalışmalara göre erkekler görsel fotograf ve video gibi cinsel içerikli pornografik materyalden çok etkilenirken, kadınlar ise çoğunlukla romantik bir ortamdan ve sözel ifadelerden daha çok etkilenmektedir.  Öpüşme sahneleri kadınlar için daha erotik bir uyarım kaynağı olurken erkekler için kalça ve göğüsleri görmek erkeklerde daha uyarıcı bir etki yaratmaktadır.

Cinsel terapide fanteziler konusunda kişilerin kendilerini serbest bırakmaları önerilir.  Cinsel fantezi kuramama ve bu konuda kendisini suçlama ya da engelleme cinsel isteksizliğin bir nedeni de olabilir.  Cinsel yaşantı için Yeterli bir nöroendokrin işlev gereksinimi vardır. Kişide hipotalamus- hipofiz ve yumurtalık arasındaki hormonal döngülerin sağlam olması gereklidir. (Leiblum, Rosen. Principles and practices of Sex therapy- 1988)

Cinsel istek bazı yazarlara göre ise bir enerji formudur. Cinsel uyarılmaya eşlik eden, Cinsel davranışla sonuçlanma eğiliminde olan psikobiyolojik enerji olarak tanımlanır  (Levine. 1995 Clinical Sexuality).

Cinsel istek, kendiliğinden ya da görsel ve dokunsal uyaranlara tepkisel olarak gelişebilir. Cinsel arzu dinamiktir, yani değişkendir, çevresel şartlardan çok etkilenir. Öncelikle kişinin kendisini güvende hissetmesi, konforlu hissetmesi gerekir.

Cinsellik iyi hissettiren “Pozitif” bir yaşantıdır. Arzu edilen kişi ve nesneye göre yoğunluğu değişebilir. Yani bir kişi eşine karşı ilgi ve istek duymazken başka birine karşı istek duyabilir. Stephen B. Levine’e göre cinsel arzu tiksinme, uzak hissetme, yakın hissetme ilgi duyma, arzu duyma ihtiyaç duyma gibi aşamalar gösterir.

Normal ruhsal işlevselliği olan Erişkin kadın ve erkek cinsel arzu ve davranışlar içinde olmayı ister. Cinsel istek Freud tarafından Eros yaşama arzusu ile birlikte görülmüştür.  fiziksel olarak iyi hissetmeyi sağlar. Buna karşın “Thanatos” ise ölüm içgüdüsü olarak ifade edilmiştir, cinsellikle yaşama arzusunu temsil ederken “Thanatos” yani ölüm içgüdüsü ise bunun tersidir. İşte depresyon döneminde cinsel isteğin kaybedilmesi ve ölümün daha çok düşünülmesi de bu iki dürtü arasındaki denge ile ilgili olabilir.

 

Cinsel istek özetle,

Cinsel isteğin enerji artırıcı etkisi vardır ve doğal bir uyarıcıdır
Kişinin arzu edilen, sevilen, değerli, önemli hissetmesini sağlar
Kişinin yaşama arzusunu artırır
Birisine bağlanmaya ve yalnızlık hissinin azalmasına yardım eder
Cinsel istek ve fanteziler ölümü düşünmeyi ve ölüm korkusu duygusunu azaltır

Cinsel fanteziler kurabilmek kişinin korku ve gerilim duygusunu azaltabilmektedir. Cinsel istek azalması hangi durumlarda yaşanabilir? Cinsel uyarılma ve heyecan yaşayan kişi korkuları nedeniyle cinsellikten uzak durmak isteyebilir.

Kişi duygusal olarak kendisini hazır hissetmez
Kişi cinsel yaşantıda çok deneyimsizdir ve ürkmektedir
Kişinin şimdiye dek bu konuda güvenebileceği birisi olmamıştır.
Cinsel yolla bulaşan hastalık korkusu yaşar
Ahlaki olarak cinsel yakınlaşmanın yanlış olduğuna inanır
Ailelerinin huzurunu bozmaktan korkar
Onurunu küçük düşürmek gibi gerçekçi korkuları olabilir.

Bir tarafta cinsel dürtü diğer yanda ahlaki, sosyal, tehlike etkenleri arası çatışma vardır.  Yukarıda saydığımız etkenler kişi için denli öncelikli olabilir ki cinsel istek duyma konusunda hiçbir motivasyon duymayabilir. Bunlar da cinsel isteği ketleyebilir, engelleyebilir.

Cinsel isteksizlik nasıl tanımlanabilir,  cinsel yaşantıda “istek, uyarılma, orgazm ve rezolüsyon” aşamalarında istek fazında kişinin cinselliği başlatacak düşünce, fantezi, hayal kurma, arzu duyma yaşantılarının olmamasıdır. Cinsel ilişkiye girebileceği bir eşin varlığında yeterli fırsatlar ve olanaklar varken bu durumun uzunca bir süre yaşanmış olması gerekir. Zaman kavramı görecelidir, Bu bazı kişiler için bir ay ve üzeri, bazı kişiler için 6 ay ve üzeri olabilir.

DSM IV-TR 2000 yılında cinsel isteksizliği “Azalmış Cinsel İstek Bozukluğu” olarak tanımlamıştır.

“A.  Sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması ya da hiç olmamasıdır. Klinisyen, kişinin yaşı ve yaşam koşulları gibi cinsel işlevselliğini etkileyen etkenleri göz önünde bulundurarak cinsel isteğin azaldığı ya da hiç olmadığı yargısına varır.

B. Bu bozukluk, belirgin bir sıkıntıya ya da kişilerarası ilişkilerde zorluklara neden olur.

C. Bu cinsel işlev bozukluğu, başka bir Eksen I bozukluğuyla daha iyi açıklanamaz (başka bir CİB dışında) ve sadece bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.”

Cinsel Tiksinti Bozukluğu diğer bir DSM-IV TR kategorisidir

Sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, bir cinsel eş cinsel ilişki kurmaktan aşırı tiksinti duyma ve bundan kaçınmaktadır.  Bu tabloda cinsel ilişkiden isteksizlik yanı sıra kaçınma ve tiksinme eşlik eder.

Cinsel istek ortamdan ve kültürel kurallardan çok etkilenir.  Cinsel isteğin ortaya çıkabilmesi ve yaşanabilmesi için toplum tarafından onaylanabilir bir ilişki içinde yaşanması gerekir. Özellikle kadın cinsiyet için topumun baskısı ve kuralları bu konuda çok daha önemlidir.  Erkeğin denetiminde ve yönetiminde bir varlık konumuna getirilen kadının cinsel arzusunu yaşaması iyice zorlaşmıştır.

Cinsel arzu özgür bir biçimde kendisini ifade etme olanağı bulmazsa baskılanabilir. Örneğin kendisinden yaşça çok büyük bir erkekle evlendirilen genç bir kadının ailesinin ekonomik nedenlerle bu evliliğe zorladığı bir genç kızın istekli bir ilişki yaşamasını, cinsel istek duyması nasıl beklenebilir?

Beğenilmek zorla nasıl dayatılır ? Bir çok ilişkide erkek kendisinin kadın tarafından arzu edilmesini ve beğenilmesini tamamen benimsenmesini ister. Peki bu zoraki evliliklerde nasıl mümkün olacaktır?

Öte yandan aşkla başlayan ancak yıllar içinde gelişen çıkar çatışmaları eşler arasındaki aşkı bitirmekte yaşanan olumsuz rekabet cinsel arzuyu azaltmaktadır. Yaşanan tartışma ve çatışmalar sonuçta cinsel isteğin ketlenmesine yol açmaktadır.

Her çiftin kendi ilişkisi bağlamında cinsel isteği değerlendirmek daha doğru olacaktır. Örneğin kocasının akrabaları ile çatışma yaşayan bir genç gelin, kayınvalidesiyle anlaşamamaktadır. Eşi ise annesinin sözünden çıkmamaktadır. Karısının ezilmesine müsaade etmektedir. Kız kardeşinin yani  “görümce” nin karısı üzerinde fırça ve olumsuz eleştiri yapma hakkına sıklıkla olanak tanımaktadır. Kadın bir var olma mücadelesi vermekte ve sıklıkla eşiyle çatışma yaşamaktadır. Bu durumda “gelin” eşine karşı olan cinsel dürtü ve isteğini sıklıkla yitirebilir.

Benzer şekilde her ikisi de çalışan bir karı koca evliliklerini 10 ‘uncu yılında birbirlerini artık bir kardeş gibi görmeye başlayabilir ve cinsel olarak uyarılma yaşamakta zorlanabilirler. Bazı çiftler ise kendi özneliklerinin ve ihtiyaçlarını o kadar çok dile getirirler ki birbirlerine empati yapmayı ve özen göstermeyi artık yapmaz hale gelirler, sıklıkla ihtiyaç çatışmaları yaşamaya ve odalarını ya da yataklarını ayırmaya başlayabilirler. Cinsellik mi? bu gereksiz ve ihtiyaçlar hiyerarşisinde en sonlarda kalan bir madde haline dönüşüverir. Bunun yanı sıra bazı çiftlerde uyku-  uyanıklık düzeni uyuşmazlıklar gösterir ve cinsel ilişki için uygun bir zaman ve fırsat yaratmak çok zorlaşır.

Cinsel istekliğe neden olan ruhsal bozukluklar arasında en önemlisi depresyon ve depresyonla seyreden bozukluklardır. Depresyon ve yineleyici majör depresif bozukluk. Özellikle depresyon dönemlerinde cinsel istek tamamen kaybolabilir, kişi bu konuda bir istek ve motivasyon hissetmez. Yaşamında hemen her alanda ilgi azlığı olduğu gibi cinsel konuda da ilgi ve istek azalmıştır. Benzer biçimde yaygın anksiyete ve panik bozukluk olgularında dikkat odağı korku ve kaygı alanlarına yönelmiştir ve cinsel arzu geçici olarak kaybedilmiş olabilir.

Ağır kişilik bozuklukları arasında şizoid kişiik, paranoid kişilik bozuklukları, obsesif kişilik ve kaçıngan kişilik bozukluklarında sıklıkla cinsel istek azlığı sorunu yaşanabilir.

Öte yandan serotonin düzeyini artıran antidepresan ilaçlar, panik bozukluk tedavisinde kullanılmaktadır. Oldukça sık kullanılan bu ilaçların yan etkileri çok rahatsız edici değildir. Ancak olguların üçte birinde ortaya çıkan cinsel istek kaybı ve daha az olguda ortaya çıkan orgazmın gecikmesi ya da hiç olmaması sorunları bazı çiftler için önemli bir sorun haline gelir ve ilacın kesilmesi ya da ilaç tedavisi gerekli ise daha az yan etki yapan ve cinsel isteği azaltmayan bir antidepresana geçilmesi için psikiyatriste danışmak gerekir.

Cinsel isteksizlik sık görülen ancak bu nedenle yardım için çok az başvurulan bir durumdur.  Cinsel isteksizliğin değerlendirilmesinde eşlerin öncelikle ev ve aile ortamı iyi incelenmeli bu konuda yeteli bilgi alınmalıdır. Önceki cinsel ilişki yaşantıları ve sıklığı ve cinsel işlev bozukluğu varlığı araştırılmalıdır. Eş terapisine geçilmeden önce öykü alırken her iki eşi ayrı dinlemekte yarar vardır.

Erken boşalma sorunu yaşayan bir erkeğin yıllarca bu sorunla baş edememesi neticesinde kadın için cinsel ilişki artık bir anlam taşmaz hale gelir. Cinsel ilişkiyi kadın reddetmeye ve yaşamındaki parçalardan biri olarak görmemeye başlar. Cinsel isteksizlik cinsel işlev bozukluklarının kaçınılmaz bir sonucudur. Benzer şekilde orgazm olamama sorunu da yeni bir cinsel ilişki yaşantısı başlatma önünde bir engel oluşturur.

Öncelikle bu cinsel işlev bozukluklarının ele alınması gerekir

Cinsel isteğin sağlanabilmesi için öncelikle eşler arasındaki çatışmaların ele alınması ve bunları yıpratıcı düzeyinin azaltılması önerilir. Bunun için ben dili, karşısındakini anlama “empati” becerilerini geliştirme çalışmaları yapılmalıdır.

Diğer önemli bir nokta eşlerin birbirlerine hafta en az bir kez vakit ayırmaları ve karşı tarafın istediği ortam ve şartları oluşturma konusunda çaba göstermeleri, karşı tarafa iyi hissettirmeye çalışmaları çok önemlidir. Bunun sağlanmadan bir cinsel istek ve ardından bir ilişki yaşanması beklenmemelidir. eşler için cinsel isteğin başlatılması için öncelikle insani bir şefkat gösterme ve değer verme yaşantısı çok önemlidir. Bu aşamaların sağlanmasından sonra dokunma ve iyi hissettirici ifadeler ve güvenli ve iyi hissedilen bir ortam varlığı cinsel yakınlaşmanın sağlanması için önemli aşamalar olacaktır.

Bu yazıda cinsel terapilerde kullanılan teknik ayrıntılara girmeden cinsel isteksizlik nedenleri ve çözümü için bir giriş niteliğinde çerçeve oluşturulmuştur.

 

Prof. Dr. Selçuk Aslan | Psikiyatrist  ve Psikoterapist 

Ruhsal Sorunlar ve Tedavileri

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.